Arama

13 Haziran 2021 Pazar

Ziya Osman Saba Kimdir ? Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri

 


Hayatı


Ziya Osman Saba, 1910 yılında İstanbul Beşiktaş'ta doğdu. Babası o zamanlar Binbaşı olan Osman Bey, annesi Ayşe Tevhide Hanım'dır. Saba, sekiz yaşında annesini kaybetti ve ilköğreniminden sonra Mütareke yılları sırasında yatılı olarak Galatasaray Mekteb-i Sultânîsi'nde eğitim gördü. Burada okurken tanıştığı Yaşar Nabi (Nayır) ile Yedi Meşale topluluğuna katıldı. Cahit Sıtkı Tarancı ile sınıf arkadaşı olan Saba, Hukuk Fakültesi'ne devam ederken aynı zamanda Cumhuriyet Gazetesi'nde muhasebeci olarak çalışıyordu. 

Mezuniyetten sonra Emlak Bankası'nda çalışmaya başlayan Saba, görev gereği Ankara'ya gitmiştir. İstanbul'u çok sevdiğinden Ankara'da ki görevinden istifa ederek İstanbul'a tekrar geri dönmüştür. 1945-1950 yılları arasında İstanbul’da Maarif Basımevi Tashih Bürosu şefliği yapmıştır. 1950 yılında geçirdiği kalp krizi sonucunda görevinden ayrılmıştır. Bundan sonraki yıllarda Varlık yayınlarında tashih işleriyle ilgilenmiştir. Ziya Osman Saba, 29 Ocak 1957 tarihinde geçirdiği ikinci bir kalp krizi geçirerek vefat etmiştir. Cenazesi İstanbul Eyüpsultan aile kabristanına defnedilmiştir. 

Edebi Kişiliği


Ziya Osman Saba, küçük yaşta annesinin vefatı üzerine duyduğu üzüntüden doalyı bazı mensur şiirler kaleme alarak edebiyat dünyasına girmiştir. Saba, şiirle asıl uğraşlarını lise yıllarında vermiştir. İlk şiirleri Servet-i Fünun derigisinde yayımlanmıştır. Daha sonra Yaşar Nabi Nayır vasıtasıyla girdiği Yedi Meşale topluluğunda yer alan ortak kitap Yedi Meşale'de ve Yusuf Ziya Ortaç'ın desteği ile Meşale dergisinde çeşitli birçok şiiri yayımlanmıştır. İlk şiirlerinde yoğun bir karamsar hava hakim olurken daha sonra hayata küskünlük ve ölüm temalarını daha çok işlemeye başlamıştır. Bununla birlikte eski İstanbul'un tarihi ve mistik havasını anlattığı denemeleri ve şiirleri 1929 yılında Milliyet gazetesinde yayımlanmıştır. Saba'nın aynı zamanda İçtihat (1930), Varlık (1933), Ağaç (1936), Yücel (1938) dergilerinde de şiirleri yayımlanmıştır. 

Ziya Osman Saba'nın sanat ve edebiyat anlayışı lise yıllardında okuduğu H. de Régnier, Mallarmé, Rimbaud, Baudelaire ve Supervielle Fransız sembolistlerin etkisinde gelişmiştir. 1940 yılında ise Türk şiirinde gerçekçililiğin ön plana çıkmasıyla kendi iç dünyasında huzurlu bir hava oluşturmaya çalışmıştır. Saba, son şiirlerinde karamsar bir havadan çıkarak insan sevgisini, ev hayatını, kadere boyun eğme  ve ahiret özlemini işlemiştir. Hayatının sonuna kadar şiir yazmaya sadık kalan Ziya Osman Saba, bütün şiir hayatı boyunca yapmacıklıktan uzak durmuştur. 

Kendi devrinde görülen yeni şiir anlayışlarına kapılmayan şair, hiçbir zaman süs unsurlarına rağbet etmemiştir. Genellikle hece vezni ile yazdığı şiirlerinin bir kısmını Garip akımının etkisiyle serbest ölçüde yazmıştır. Hatıra tarzında yazdığı hikayelerinde daha çok gençlik yıllarını, evliliğini, İstanbul hayatını anlatmıştır. Saba, doğup büyüdüğü semtte yaşanan değişiklikleri hüzünlü bir şekilde şiirlerinde de işlemiştir. Hikayelerinde daha çok Abdülhak Şinasi'nin etkisi görülmektedir. "Ziya'ya Mektuplar"  (1957) adlı kitabı sadece şiir anlayışını değil aynı zamanda iki şair arasındaki ömür boyu süren dostluğu da gözler önüne sermektedir. 

Eserleri


Şiir kitapları

  • Yedi Meşale (ortak kitap, 1928)
  • Sebil ve Güvercinler (1943)
  • Geçen Zaman (1947)
  • Nefes Almak (1957)

Öyküleri

  • Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi (1952)
  • Değişen İstanbul (1957)

Nefes Almak Şiiri


Nefes almak, içten içe, derin derin,
Taze, ılık, serin,
Duymak havayı bağrında.

Nefes almak, her sabah uyanık.
Ağaran güne penceren açık.
Bir ağaç gölgesinde, bir su kenarında.

Üstünde gökyüzü, ufuklara karşı.
Senin her yer: Caddeler, meydan, çarşı...
Kardeşim, nefes alıyorsun ya!

Koklar gibi maviliği, rüzgârı öper gibi,
Ananın südünü emer gibi,
Kana kana, doya doya...

Nefes almak, kolunda bir sevgili,
Kırlarda, bütün bir pazar tatili.
Bahar, yaz, kış.

Nefes almak, akşam, iş bitince,
Çoluk çocuğunla artık bütün gece,
Nefesin nefeslere karışmış.

Yatakta rahat, unutmuş, uykulu,
Yanında karına uzatıp bir kolu,
Nefes almak.

O dolup boşalan göğse...
Uyumak, sevmek nefes nefese,
Kalkıp adım atmak, tutup ıslık çalmak.

Sürahide, ışıl ışıl, içilecek su.
Deniz kokusu, toprak kokusu, çiçek kokusu.
Yüzüme vuran ışık, kulağıma gelen ses.

Ah, bütün sevdiklerim, her şey, herkes...
Anlıyorum, birbirinden mukaddes,
Alıp verdiğim her nefes.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar