Arama

14 Kasım 2020 Cumartesi

Halit Fahri OZANSOY Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri

 13 Temmuz 1891 tarihinde İstanbul'da doğdu. Babası Mehmed Fahri Paşa annesi Zehra Hanım'dır. Asıl ismi Mehmet Halit ancak daha sonra kendisi babasının ikinci ismi olan Fahri ismini ekleyerek Halit Fahri ismini oluşturmuştur. Süleyman Nazif'in yeğenidir. 

İlk eğitimini Vefa semtindeki mahalle mekteplerinde gördü. Daha sonra Bakırköy Rüştiyesi'ni bitirdi.(1904) Hastalığı sebebiyle öğrenimine bir süre ara verdi. 15 ay tedavi gördükten sonra tekrar eğitimine geri döndü. Gittiği okulun müdürü Tevfik Fikret olduğundan edebiyat ile ilgisi oluşmaya başladı. "Facia-i Beşerden Bir Levha" adlı ilk yazısı 1910 yılında "Traje" dergisinde yayımlandı. Yüksek öğrenimini İstanbul Darülfün'ununda Fransız Dil'i üzerine yapmaya başladı ancak bu bölümü bitiremedi. 1916 yılında öğretmenlik imtihanını başarıyla geçince Muğla Sultanisi'ne öğretmen olarak atandı. Bunun ardından Vefa Sultanisi'ne geçiş yaptı. Kadıköy, Galatasaray, İnönü, Atatürk gibi çeşitli Kız Liseleri'nde öğretmenlik yaptı. 1915 yılında Neyyire Hanım ile evlendi ve bir çocukları oldu. İkinci evlilğini 1921 yılında Aliye Hanım ile yaptı. Emekli olduktan sonra ölümüne kadar "Tercüman Gazatesi"nde haftalık yazılar yazdı. 23 Şubat 1971 tarihinde kalp krizi sonucu İstanbul'da vefat etti. Türkçe kitapları Beyazıt Devlet Kütüphanesine, Fransızca kitapları ise Galatasaray Lisesine bırakılmıştır. Cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedilmiştir. 

Edebi Kişiliği


Şiir yazmaya ailesinden gelen bir gelenek ile başlamıştır. İlk şiirlerini Fecr-i Âti etkisiyle yazmış ve şiirlerinde aruz veznini kullanmıştır. Aruz vezniyle yazdığı ilk şiiri "Mazideki Aşk İçin Sana" (1912) Rübab dergisinde yayımlanmıştır. Ayrıca aynı yıl içerisinde "Rüya" şiir kitabı da yayımlanmıştır. Bir süre Rübab dergisinde yazılar yazan Halit Fahri, daha sonra arkdaşlarıyla birlikte Şehbal dergisine geçiş yapmıştır. Ayrıca bu dönemde "Bağdad" şiirini Servet-i Fünun dergisinde yayımlatmayı başarmıştır.  1917 yılında Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin'den etkilenerek hece vezniyle şiirler kaleme almıştır. "Aruza Veda" adlı şiiri ile hece ölçüsünü ve sade dil kullanmaya başladı. Ayrıca bu şiiri ile birlikte 1920 yılında Beş Hececiler topluluğuna giriş yaptı. Hece vezniyle yazdığı şiirleri Yeni Mecmua, Talebe Defteri, Türk Kadını dergilerde yayımlandı. Her ne kadar hece ölçüsüne geçiş yapsa da tamamiyle aruzu bırakmadı. Aruz veznini tam olarak bırakması 1931 yılında yayımlanan "Balkonda Saatler" kitabıyla olmuştur. Şiirlerinde genel olarak aşk,kadın,ölüm ve bireysel temaları daha çok ele aldı. Şiir dışında roman, tiyatro ve anı türlerinde de eserler vermiştir.

1915 yılında Talat Paşa'nın daveti ile Çanakkale Cephesini ziyaret eden şairler arasında yer aldı ve izlenimlerini "Cenk Duyguları" (1917) adlı kitabında yazdı.. 

1916 yılında "Baykuş" adında manzum bir tiyatro eseri yayımlamıştır. 

Eşi için 1962 yılında "Hep Onun İçin" adlı şiir kitabını topladı. 1964 yılında ise son şiir kitabı olan "Sonsuz Gecelerin Ötesinde"yi yayımladı.

Eserleri

Şiir

  • Rüya (1912)
  • Cenk Duyguları (1917)
  • Efsaneler (1919)
  • Zakkum (1920)
  • Bulutlara Yakın (1920)
  • Gülistanlar ve Harabeler (1922)
  • Paravan (1929)
  • Balkonda Saatler (1931)
  • Sulara Dalan Gözler (1936)
  • Hep Onun İçin (1962)
  • Sonsuz Gecelerin Ötesinde (1964)

Roman

  • Sulara Giden Köprü (1939)
  • Aşıklar Yolunun Yolcuları (1939)

Tiyatro

  • Baykuş (1916)
  • İlk Şair (1923)
  • Sönen Kandiller (1928)
  • 10 Yılın Destanı (1921)
  • Nedim (1936)
  • Hayalet (1936)
  • Bir Dolaptır Dönüyor (1958)
  • İki Yanda (1970)

Anı/Hatıra

  • Edebiyatçılar Geçiyor (1939, Edebiyatçılar Çevremde ismiyle basılan baskı, 1970)
  • Darülbedayi Devrinin Eski Günleri (1964)
  • Eski İstanbul Ramazanları (1968)

Şiir Örnekleri

Aruza Veda

İlk hasretiyle gençliğimin ilk elemleri
Ey paslı tellerinde gülen, ağlayan aruz
Ey eski dost yâd edelim eski demleri
Madem ki son sadânı dağıtmış, yorulmuşuz!

Anlat alevli bir çölün üstünde ansızın
Billur sesinle hıçkırarak doğduğun günü.
Binbir diyarda binbir ilahi güzel kızın
Anlat nasıl terennümün inletti gönlünü.

Neydin gönülde, şimdi ne oldun zavallı sen
Hıçkır benim de bari bu son gizli nalemi.
Timsalin asumanda ziyalarla işlenen
Bir pembe gül mü, yoksa bir altın piyale mi?

Akşam gruba karşı tüten bir buhurdanın
Hüznüyle şahit olma nihayet zevaline.
İran yoluyla Zühre tâcın, nağme kervanın
Şâhane geldiğin gibi şâhane git yine.

Biz şimdi başka bir ahenge bağlıyız:
Aşk sazıyla geldi erenler bu meclise
Yalnız bugün senin gibi ölgün sadâlıyız
Zira bu saz da parçalanır gülmek istese.

İncitmeden rübabını insafsız ellerin
Zalim temaslarıyla zamanın sitemleri
Ah ayrılırken, inleyerek paslı tellerin
Ey eski dost, yad edelim eski demleri

Balkonda Saatler III

Arka mahallelerde kızgın bir yaz öğlesi!
Tabak tıkırtıları duyuluyor evlerden...
Uzakta bir satıcı, yahut çocuk sesi...

Susuzluktan bunalmış uçamazken serçeler,
Tozlu sokaklar gibi tutuşup alevlerden
Bodur ağaçlar ile bomboş kalmış bahçeler!

İşte karşıkini de güneş çerçeveledi:
Demin duvar dibinde uyuklayan bir kedi
Sıyrılıyor yavaşça mutfağın loşluğuna...

Bayıltıyor hararet otu, taşı, böceği;
Fazla güneş içmiş de ortada ayçiçeği
Ayaküstü uğramış ışık sarhoşluğuna!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar