Arama

13 Kasım 2020 Cuma

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri


18 Mayıs 1898 tarihinde İstanbul'da doğdu. Babası Hazine-i Hassa başmüfettişi (Orman ve Maadin memuru) Süleyman Nazif, annesi ise Fatma Ruhiye Hanım'dır. İlk ve ortaöğretimine Bakırköy Rüştiyesi'nde başladı ve Hadika-i Meşveret İdadisi'nde tamamladı. Yüksek öğrenimini Tıp alanında yapmaya başladı ancak bir süre sonra Tıp Fakültesi'ni dördüncü sınıftayken bıraktı.

Gazeteciliğe adım atarak  1917-1918 yılları arasında Ati Gazetesi'nde yazı işleri memuru olarak çalıştı. Daha sonra 1922 yılında gazetenin bir temsilcisi olarak Ankara'ya gitti. Bu yıl içerisinde Kayseri Lisesi'n edebiyat öğretmeni olarak atandı ve Kayseri'ye yaptığı yolcuğunu "Han Duvarları" adlı şiirinde yazıya döktü. Daha sonra Ankara'da Muallim Mektebi'nde (1924) edebiyat öğretmenliği yaptı. İstanbul'a döndüğü zamanda ise Beşiktaş, Kabataş Lisesi, Amerikan Kız Koleji, Vefa Lisesi'nde öğretmenliğine devam etti. 

1931 yılında Ankara Kız Lisesi'nde öğretmenlik yaptığı sırada Azize Hanım ile tanıştı ve evlendi. Bu evlilikten İsmet ve Yeliz adlı iki çocuğu dünyaya geldi. 1960 İhtilali'nden dolayı 16 ay kadar hapis yattı. Hapisten çıktıktan sonra ölümüne kadar sakin bir hayat geçirdi. Çok sevdiği eşinin ölümünden sonra Akdeniz'e vapurla seyahati sırasında 8 Kasım 1973 tarihinde yaşamını yitirdi. Cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi. 

Edebi Kişiliği

Şiire küçük yaşlarda ilgi duymaya başladı. Kendi ifadesiyle ilk şiiri "Saat"tir. Bu şiiri "Çocuk Dünyası" adında bir dergide yayımlanmıştır. İlk şiirlerini, Yahya Kemal ve Cenap Şahabettin etkisinde kalarak aruz vezniyle yazdı. İlk şiirlerin aşk ve bireysel konuları ele aldı. "Şarkın Sultanları" adlı şiiriyle edebiyat camiyasında kendisini duyurmayı başardı. Aruz vezniyle yazdığı şiirlerini "Şarkın Sultanları", "Dinle Neyden" ve "Gönülden Gönüle" adlı kitaplarında topladı. Mütakere yıllarından sonra Anadolu'ya geçerek şiir anlayışını değiştirdi ve şiirlerinde hece ölçüsünü kullanmaya başladı. Ayrıca şiir üslubunu da değiştirerek daha yalın, halkın anlayabileceği sade bir dil kullandı. Hecenin 7+7 kalıbına ses zenginliği kazandırdı. Milli edebiyatın etkisiyle birlikte Beş Hececiler topluluğunda yer aldı. 

Milli edebiyatı geliştirmek için şiirlerinde yurt konularına değindi. "Sanat" adlı şiiriyle milli duruşunu gösterdi. Aynı zamanda  Milli Edebiyat akımının şiirdeki poetikası niteliği taşır. bir anlayış bildirisi yayımlamış oldu. Batı etkilerinden uzak tamamiyle Türk halk şiirinin etkisinde yazdı. Milli konular dışında şiirinde aşk, tabiat, hasret, ölüm, kahramanlık gibi konulara da yer verdi. Realist ve romantik bir şair olarak tanındı. "Akbaba", "Karikatür" ve "Mizah" adlı dergilerde 800'den fazla şiiri yayımlandı.

Yurt ve ulus sevgisini işlediği  tiyatrolar da yazdı. Bunun dışında öğrencisi Behçet Kemal Çağlar ile birlikte 1933 yılında Cumhuriyet'in 10.yıl marşını yazdı. 

Çamlıbel'in tek romanı ise 1936 yılında kaleme aldığı "Yıldız Yağmuru"dur. "Tevfik Fikret Hayatı ve Eserleri" adında da biyografi çalışması bulunmaktadır.

Eserleri

Şiir

  • "Şarkın Sultanları" (1918)
  • "Dinle Neyden" (1919)
  • "Gönülden Gönüle" (İstanbul 1919)
  • "Çoban Çeşmesi" (1926)
  • "Suda Halkalar" (l 1928)
  • "Bir Ömür Böyle Geçti" (1932)
  • "Elimle Seçtiklerim" (1934)
  • "Boğaziçi Şarkısı" (Sadettin Kaynak ile birlikte, 1936)
  • "Tatlı Sert" (mizahi şiirler, 1938)
  • "Akıncı Türküleri" (1938)
  • "Akarsu" (1940)
  • "Heyecan ve Sükûn" (1959)
  • "Zindan Duvarları" (kıta tarzında şiirler, 1967)
  • "Han Duvarları" (İstanbul 1969).
  • "Zafer Türküsü"

Tiyatro

  • "İlk Göz Ağrısı" (1922)
  • "Sevk-i Tabii" (basılmamış eseridir)
  • "Canavar" (1926)
  • "Akın" (1932)
  • "Özyurt" (1932)
  • "Kahraman" (1933)
  • "Ateş" (1939)
  • "Dev Aynası" (1945’te oynanmıştır ancak basılmamış eseridir)
  • "Yayla Kartalı" (1945)

Roman

  • "Yıldız Yağmuru" (1936)

Biyografi

  • "Tevfik Fikret, Hayatı ve Eserleri" (1937)

Şiir Örnekleri

  • Han Duvarları

Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...
Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,
Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.
İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!
Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...
Arkada zincirlenen yüksek Toros Dağları,
Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler,
Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler...

Ellerim takılırken rüzgârların saçına
Asıldı arabamız bir dağın yamacına.
Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık,
Yalnız arabacının dudağında bir ıslık!
Bu ıslıkla uzayan, dönen kıvrılan yollar,
Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar
Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu.
Gökler bulutlanıyor, rüzgâr serinliyordu.
Serpilmeye başladı bir yağmur ince ince.
Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince
Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi.
Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi.
Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine.
Yol, hep yol, daima yol... Bitmiyor düzlük yine.
Ne civarda bir köy var, ne bir evin hayali,
Sonunda ademdir diyor insana yolun hali,
Arasıra geçiyor bir atlı, iki yayan.
Bozuk düzen taşların üstünde tıkırdıyan
Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor,
Uzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor...
Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine
Uzanmış kalmışım yaylının şiltesine.

Bir sarsıntı... Uyandım uzun süren uykudan;
Geçiyordu araba yola benzer bir sudan.
Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu,
Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu:
Ağır ağır önümden geçti deve kervanı,
Bir kenarda göründü beldenin viran hanı.
Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri
Atlarımız çözüldü, girdik

  • Çoban Çeşmesi
Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.

Gönlünü Şirin'in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmağ



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar